Hatırlıyorum,
biz seninle karşılaştığımızda,
şefkate ne kadar ihtiyaç
duyduğumuzu anlamıştık.
bi anda ve aynı anda bizimki,
ilk görüşte umuttu.
yarayı gösterebilme
ve beraber iyileşebilme umudu,
kırık, çıkık, bozuk, çürük demeden,
hiç dokunulmamış duygularımızı,
bir birimize açmayı cesaret etmiştik.
göğsümde ki üzüntü,
karnımdaki utanç,
midemde ki korku,
boğazımda ki öfke
çıkmaya yer bulmuştu.
bir aradayken aynı değildik ama,
bir birimize anlattığımız anıların
derinliğinden benzemistik
belki tam değildik ama,
eksikliklerimizden
bizi tamamlamıştık,
öyleydik, ağlarken,
gülerken, savaşırken,
barışırken çok güzeldik
hepsini hatırlıyorum
sonra sen senden, ben benden
ve biz bizden uzaklaşmaya başladık
öyle oluyor gün geliyor,
her çizgisini ezbere bildigin ellerine
dokunsanda temas edemiyorsun.
her tonuna aşina olduğun o gülüşlerden
eksik bir şey duyuyorsun
meseleler duyguların üstünü örtüyor,
sorumlulukların altında anıların eziliyo,
dilini en iyi bildiğinle anlaşamıyorsun,
çok üzgünüm öyle oluyor.
gitmeyede, kalmayada
yorgun hissediyorsun,
öyle kırdık öyle dağıldık ki,
sen benim en eski kabuk parçalarımı
yerine yerleştiremedin.
şimdi kırık kalbimin
yerini bulamaz oldun
ben senin yüzünün
boşluklarında yara bulup
şefkat verirdim,
şimdi tüm ışıklar açıkken
yüzünü bulamaz
ve kabulleniyorum BİTTİ..
bu hâlde çıkmaya
cesaret edemediğimiz
yollarımız açık olsun,
artık birlikte parçalanmış
her şeyimize rağmen
CANIMIZ SAĞOLSUN...