Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde
hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan,
sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de
yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse
seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
"yaşamak" olduğunu bildiğin halde.
Gökyüzünde, yeryüzünde
Gün doğdu mu,
her gün ilk gün.
Her gün aydınlıktır
Yoksa ümit
her yer loş karanlıktır
Yar gurbette, can yürekte
Bir kafeste ne amansız
Sonsuz ayr ktır geçmez zaman
Her gece hep aynıdır
Fırtınada, ak ayazda
Sürgün her yerde hep yalnızdır
Gül açsa da, kuş uçsa da
Görmez dargındır
Her durakta, her uykuda
Sürgün her nefeste yalnızdır
Her şafakta, her yudumda
Hasret sancıdır
Yol alsa da, ses duysa da,
dağ aşsa da her adım son,
her an son adımdır tek başına
Yalnızlık bir yankıdır
Yar gurbette, can yürekte
Bir kafeste ne amansız
Sonsuz ayr ktır geçmez zaman
Her gece hep aynıdır
Fırtınada, ak ayazda
Sürgün her yerde hep yalnızdır
Gül açsa da, kuş uçsa da
Görmez dargındır
Her durakta, her uykuda
Sürgün her nefeste yalnızdır
Her şafakta, her yudumda
Hasret sancıdır
Fırtınada, ak ayazda
Sürgün her yerde hep yalnızdır.
Gül açsa da, kuş uçsa da;
Görmez, dargındır
Görmez, dargındır